Angola

Fragmanlar

Ayağımı Angola'nın Atlas Okyanusu tarafından ıslanan başkenti Luanda'ya ilk bastığımda, 70'li yılların başında gezginlerin buraya niçin Afrika'nın Paris'i dediklerini anladım. İnanılmaz derecede zengin, kozmopolit ve bir o kadar da bakımlı. Bir yandan İla'nın kumluk sahilleri, diğer yandan son model lüks araçlarla dolu olan şehrin geniş caddelerinde şık yazlık kafeler, Art Deco ve pembe Portekiz sarayları bulunuyordu. Büyük, güvenli limanın içinde gezinti gemileri sabırlı bir biçimde çoğunluğunu Portekizlilerin oluşturduğu yerlilerin yaşam sevincinden etkilenen  ve Luanda'dan buruk kalple ayrılan turistleri beklemekteydi.  Tabii ki bu dekorun arkasında, bu gelişimin meydana gelmesinde asıl rol oynayan ve bölgenin çalışan nüfusu olan Angolalılar baskı altında ve marjinalleştirilmiş bir şekilde yaşamaktaydı.
Portekizlilerin geri çekilmesinin ardından geride bağımsız fakat parçalanmış bir ülke kalmıştır. Kısa zaman içerisinde ülkede meydana gelen üç büyük ayaklanmada yabancı güçlerin piyonu haline gelmiştir. 11 Kasım 1975 tarihinde Küba ve Sovyet Birliğinin on binlerce askerlik desteğiyle başkenti kontrolü altında bulunduran MPLA, tek partili sisteme geçerek ülkeye Angola Halk Cumhuriyeti adını vermiş ve ilk Cumhurbaşkanlığı görevini MPLA'nın lideri Agostinho Neto üstlenmiştir. Böylece Angola halkını 27 yıl boyunca kana bulayan ve 2002'de sona eren iç savaş resmi olarak başlamıştır.
Günümüzde, ülke gelişimi çift rakamlı değerlerde olup tarihinin defterine yepyeni sayfalar yazmaktadır. El değmemiş güzelliğini yakından görmek isteyenlerin acele etmesi gerekmektedir.